Kübra Köroğlu
Sevgililer Günü, aslına bakarsanız bir ilişkideki en ilginç testlerden biri olabilir. İlişkisinin başında olanlar için "Hediye almak için acaba çok mu erken?" endişesi, uzun süredir birlikte olanlar için ise "Acaba bu hediye yeterince özel mi?" ya da “Üzerinde yeterince düşünülmüş mü?” soruları zihin kurcalayıcı olabilir. Uzun yıllardır devam eden derin bir ilişkisi olanlar için ise mevcut tüm potansiyel fikirleri tüketmiş olmak, uzun zamandır aklında olan yeni tavayı alarak Sevgililer Günü hediyesi olarak paketleme fırsatına dönüşebilir. Peki bu tava tam olarak bir Sevgililer Günü hediyesi sayılır mı? Sanırım beklenti ihtiyaçtan öte daha romantik seçeneklerdir, öyle değil mi? Eğer seçiminizi ihtiyaçtan yana yapıyorsanız -tava temsilidir- kapitalizmin kölesi değil, efendisisiniz. Eğer ihtiyaç gözetmeden; büyük, pahalı, göz kamaştırıcı hediyelere çekiliyorsanız korkarım kapitalizmin kölesi olmak üzeresiniz!
Keyifli bir pazar günü kahvenizi yudumlarken göz atmak isteyeceğiniz bir yazıyla geldim: Sevgililer Günü’nde sevgilime hediye aldım, ben kapitalizmin kölesi miyim?
Tamam tamam abarttım, o kadar da değil. Ama pek çok kişinin aklını kurcalayan “Sevgililer Günü hediyesi alsam mı, almasam mı?” meselesine biraz da benim penceremden bakalım istedim. Kapitalizmden girdim diye endişelenmeyin, bu yazıda beklentinin aksine Sevgililer Günü hediyesi almanın aslında o kadar da kötü bir şey olmadığını düşünmenizi sağlayacağım.
-İddialı!
Sevgililer Günü, aslına bakarsanız bir ilişkideki en ilginç testlerden biri olabilir. İlişkisinin başında olanlar için "Hediye almak için acaba çok mu erken?" endişesi, uzun süredir birlikte olanlar için ise "Acaba bu hediye yeterince özel mi?" ya da “Üzerinde yeterince düşünülmüş mü?” soruları zihin kurcalayıcı olabilir. Uzun yıllardır devam eden derin bir ilişkisi olanlar için ise mevcut tüm potansiyel fikirleri tüketmiş olmak, uzun zamandır aklında olan yeni tavayı alarak Sevgililer Günü hediyesi olarak paketleme fırsatına dönüşebilir. Peki bu tava tam olarak bir Sevgililer Günü hediyesi sayılır mı? Sanırım beklenti ihtiyaçtan öte daha romantik seçeneklerdir, öyle değil mi? Eğer seçiminizi ihtiyaçtan yana yapıyorsanız -tava temsilidir- kapitalizmin kölesi değil, efendisisiniz. Eğer ihtiyaç gözetmeden; büyük, pahalı, göz kamaştırıcı hediyelere çekiliyorsanız korkarım kapitalizmin kölesi olmak üzeresiniz!
Hediye konusuna neden bu kadar kafa yoruyorum? Çünkü Listiyo… Listiyo bana her özel günde şunu hatırlatıyor: Hediyeleşmek bir tüketim çılgınlığı değil, eğer karşındakinin neye ihtiyacı olduğunu ya da ne istediğini biliyorsan hem düşünülmüş hem de mantıklı bir sevgiyi gösterme şekli. Peki arkadaşlarınızın ya da sevgilinizin gerçekten istediği şeyi nereden bileceksiniz? Cevap çok basit: Onları Listiyo ile tanıştırarak. Önce kendiniz kullanmaya başlayacaksınız, daha sonra onları da harekete geçireceksiniz, böylece herkes için mükemmel hediyeyi öğrenirken ihtiyaç duyulmayan pek çok şeyin de alınmasının önüne geçeceksiniz. Çünkü hiçbir şey olmasa bile çevresel kaygılarımız var: Araştırmalar ister çevrimiçi ister mağaza, tüketici alışkanlıklarımızın aslında iklim değişikliğini tetiklediğini gösteriyor. 2015 yılında yapılan bir araştırma, ev eşyalarının üretimi ve kullanımının küresel sera gazı emisyonlarının %60'ından sorumlu olduğunu ortaya koydu. Gıda, barınma ve mobiliteyi “çevresel ayak izlerinde en önemli tüketim kategorileri” olarak tanımladı. Bu bilgi sizin için bir anlam ifade ediyor mu?
Pennsylvania Üniversitesinden ekonomist yazar Joel Waldfogel, "Scroogenomics" adlı kitabında hediye harcamalarına eleştirel bir bakış sunuyor. Hatta bu konuda Amerikalıları bir hayli azarlıyor desem abartmış olmam. Waldfogel, her kış Noel hediyelerine harcanan milyarlarca doların büyük bir ekonomik israfı—85 milyar dolara kadar—oluşturduğunu savunuyor. Bu durumun sebebi, insanların aldıkları hediyelerin, alıcılar için harcanan miktardan genellikle daha az değere sahip olması. Waldfogel'e göre, hediye verenler alıcının gerçekten ne istediğini veya neye değer verdiğini her zaman doğru tahmin edemediğinden, "Noel'in ölü ağırlık kaybı" olarak adlandırdığı bu fark ortaya çıkıyor. Onun deyimiyle bu "ağırlık kaybı", çoğu insanın, kendi satın alacağı bir şeyi, istemediği bir hediyeye tercih etmesi nedeniyle oluyor. Ona katılır mısınız, katılmaz mısınız bilemiyorum, ama hediye alma davranışı üzerine daha fazla düşünmek bana mantıklı ve makul geliyor. Tabi, Sevgililer Günü'nün hediye vermenin ötesinde bir anlam taşıdığını unutmamak gerekiyor.
Belki de Sevgililer Günü, gerçekten kapitalizmin bir oyunu. Ancak bu özel günü, pahalı hediyeler alıp vermek yerine, sevgimizi ifade etmenin, birlikte kaliteli zaman geçirmenin ve birlikteliği kutlamanın bir yolu olarak görebiliriz. Listiyo ile hediye alışverişini daha kişisel ve anlamlı bir hale getirerek, bu özel günü gerçekten özel kılan şeyin, maddiyat olmadığını hatırlayabiliriz. İhtiyacınız olan ve sizi mutlu edecek, gerçekten istediğiniz, almayı düşündüğünüz şeylerden oluşan bir liste yapmak ve bu listesi sadece sevgilinizle paylaşarak içinden birini sizin için alabileceğini söylemek sizi talepkar yapmaz. Zaten bir hediye alacağından eminseniz ya da bir şey almak istediğine dair o küçük ipuçlarını almışsanız durmayın. Seven sevdiğine hediye listesi yaptırsın! Evet bu yol daha az romantik olabilir ancak alıcının gerçekten istediği bir şeyi elde etmesine olanak sağladığı kesindir.
Kısacası, Sevgililer Günü’nde hediye alıp almama konusunda kararsızlık yaşıyor, ihtiyaç olmayan bir şeyi satın alarak bu tüketim çılgınlığına ortak olmuş hissetme fikrinden rahatsızlık duyuyorsanız, acilen sevgilinizi Listiyo ile tanıştırmalısınız. İşte sizin için kopyala yapıştır hazır bir mesaj: Bu Sevgililer Günü’nde ne Listiyo’sun?
https://listiyo.com İste, listele, paylaş! ❤️